KUNTURACI – KUNDURA

İnsanoğlu yerleşik hayata geçtikten sonra nazikleşmiş, ayak altlarını koruyacak bir şeylere ihtiyaç duymuştur.

Bu, başlangıçta nasıldı, ayak altlarına nasıl tutturuluyordu bilinmez belki de ciddi bir araştırma konusudur. Ama inkâr edilemez bir gerçektir ki eski kayıtlarda da insanoğlu ayak altına koruyucu bir deri-kösele koymuş ve bağlarla tutturulmuş olarak tasvir edilmektedir. Bu araca bugün ayakkabı, ayakkabı demekteyiz.

Kundura, kaba işlenmiş, bağsız, konçsuz ayakkabı. Türkçeye İtalyanca condura sözcüğünden geçmiştir.

tek parça olan bağsızlarına da Kundura / Kuntura adı veriliyordu. Bunları yapana da Kunturacı denirdi. İsteyenler, kunturacıya giderdi. Kunturacı bu insanın çıplak ayağını bastırır ayağının şeklini kalemle kartona çizerdi. Sonra bu kartonu keskin bir aletle (farsetta-falseta ile) düzgünce keserdi işine “Ölçü alma”, kişinin ölçüsü alınan ayakkabıları sipariş vermesine de “Potinneri sımarlama” denirdi. Ölçüsü alınan kişiye bir zaman verilirdi.

Kunturacı müşteriyi yolladıktan sonra tahta kalıplarını alır, aldığı ölçüye uyan numaradakileri bulurdu. Aldığı ölçüye uygun bir üst deri keser, dikerek şekillendirirdi. Derinin ayakla direkt teması olmasın diye iç yüzeye astar da dikilirdi. Sonra bu üst parçayı yumuşak çivilerle yumuşak kalıplara tutturur, deriyi çekiçle döverek ayağa uygun olacak şekilde şekillendirirdi. Bir sonraki aşamada, alınan ölçüye ve kalıba uygun kösele kesilir, kalıbın altına, çakılır, sonra dikilerek üst kısma tutturulurdu. Bu altlığa “sola” denirdi.

Salanın altına yapıştırıcı görevi gören çiriş sürülür sola bu yapışkanın üstüne yerleştirilip örste güzelce çakılırdı. Bu sola, çakıldıktan başka biraz eğirimsi bir iğne ile üst kısma dikkatlice dikilirdi.

Bütün bunlar dikildikten sonra yanlar keskin fersatta ile düzeltilir, ardından da törpü ile törpülenirdi. üst kısmın ayağa yakın yerinde bağ delikleri açılır, zamanla genişlemesinler diye madeni bir parçayla perçinlenirdi. en son ayakkabı güzelce boyanır parlatılırdı, ayakkabı arttık giyilmeye hazırdı . ayağa giyilen bu ürüne “potin, fotin, çizme, cizmecik, kundura dendiği hale bütün bunları yapana tek isim veriliyordu KUNTURACI

Kunduracılık

Çok yaygın bir meslekti. Usta kunduracılar, devamlı özel siparişler alıyor, iyi para kazanıyorlardı. Günümüzde ihtiyacı olan kişi ayakkabı mağazasına giriyor, istediği modeli giyip deniyor, ayağına uyanı alıp gidiyor. Çok fakir bir kesim dışında eskiyen ayakkabılarını tamir ettiren yok gibidir. Biraz eskiyen bir ayakkabılar atılıyor, yerine son model ayakkabılar alınıyor.

1960’lı yıllardan sonra ayakkabı fabrikaları kuruldu. Gelişen teknoloji sayesinde yüzlerce çift ayakkabı derisi bir defada kesilir biçilir oldu. Makineler, işi sürate döktü. El emeği para etmez oldu ardından lastik plastik malzeme çıktı ve yapıştırma dikmenin önüne geçti. Böylece kunduracılık 1970’li yılların başından itibaren süratle kayboldu.