HASIRCILIK

1950’li yıllara kadar iklim daha yağışlı, sular daha boldu. Dereler, yaz ayların da suları azalmakla birlikte yaz kış akarlardı. ve yer yer de göllenirlerdi. Bu göllenme yerleri geniş bir alan kaplardı. Mart ayından itibaren bu göllenen yerlerde sazlar biter, yaz boyunca iki metreden fazla büyürlerdi. Köylüler, bu sazları rastlandıklarında (Ekim-Kasım aylarında) biçer, deste deste bağlar ve gölgede kurumaya bırakırlardı. Kuruyunca bu sazları değişik biçimler de örter, ihtiyaçları olan aletleri/araçları yaparlardı. Bunlar, zembil, hasır, iskemle, siriza gibi günlük işlerde kullanılan araçlardı. Bunlardan en önemlisi olan hasır nasıl yapılırdı?

Hasır Nedir?

Hasır, sazdan örülmüş ve döşeklerin, yatakların altına serilen bir yaygıdır. Döşeğin yere değip kirlenmesini önler. Üstelik, yazın serinlik, kışın sıcaklık verir. Üstüne serilen döşeğin yumuşak olmasını sağlar.

Köy yerinde yazın dışarıda, ovada yatmak zorunluğu da vardı. Orak biçerken, harman sürerken, bostan beklerken kişiler, hasırın içine bir yorgan ve bir iki çarşaf, sarar, geceleyin yazıp üstünde yatırlardı. Gün doğunca bunları hasırın içine sarar bir köşeye koyarlardı. Böylece yatak ve yorganları toz-topraktan korunmuş olurdu.

Hasır Nasıl Örülürdü.?

Hasır örücülerin yanı hasırcıların, avlunun bir kenarında kurulmuş bir Hasır askıları vardı. Bu askı tahtadandı. İki metre boyunda ve bir buçuk metre enindeydi. Daha önce kesilip gölgede kurutulan sazlardan bir kısmı alınıp bükülür ve ip haline getirilirdi. Bu ipler hasır askısına asılır raftan da bağlanıp birleştirilirdi. Bunlara usta denirdi ve sayıları yirmi taneneydi.

Askı ustaları bağlanıp tamamlandıktan sonra, Hasırcı sazları tek tek alır ve bu ustaların arasından bir alttan, bir üsten geçirip ilk sırayı tamamlardı. İkinci sırayı öreceğinde ilk sıranın aksini yapardı. Yani bir önceki sıra üstten geçirilmişse, bu defa alttan, bir önceki sıra alttan geçirilmişse bu defa üstten geçirilirdi. Böylece bir alttan, bir üstten örülmüş olurdu. Asılan ustalar da kırk tane olmuş olurdu.

“Hasırı örme” askı tahtasına ulaşınca, usulca askı tahtasından çıkarılır, kalan boşluk de örülerek doldurulurdu. Örme işi tamamlanınca iki yandan artan uçlar ters çevrilip aradan geçirilir ve çözülemeyecek şekilde düğümlenirdi.

En sonunda bir makas alınır, artık uçlar düzgünce kesilir, hasıra düzgün bir şekil verilirdi. Hasır artık kullanılmaya hazırdı. Hasırcılar yaptıkları hasırları ya bakkallara toptan satar ya da yazın yer alan panayırlara götürür kendileri perakende olarak satarlardı.

Sazdan örülen yalnızca hasır değildir. Yağ değirmenlerinde kullanılan zembiller, çiftçilerin kullandığı zeytin kapları da sazdan örülen ve gündelik kullanılan eşyalardandı.

Bu duruma göre hasırcılık kaybolacak değildir. Zamana uyarak yeni teknikler kullanılmakta ve göz alıcı ürünler ortaya konmaktadır.

Bir cins yaygidir. Hasirlar, yapildigi sazin incelik, kalinlik ve türüne göre Trablus hasiri, Misir hasiri, Kaba hasir vb.adlar alirdi.

Boyanmis sazlarla hasirlara desenler yapilirdi.Osmanlilarda hasircilik, XVII.yy’dan baslayarak önemli zanaat kollarindan biri durumuna geldi. Istanbul’da Hasircilar Çarsisi adiyla çarsisi bile vardi.Günümüzde hasircilik sadece kirsal kesimde belli oranda devam etmektedir.

Hasırcılık Nasıl Yapılır?

Hasır, kurumuş bitki sapları ve saz gövdelerinin birbirine geçirilmesiyle örülen, genellikle taban döşemesi bazen duvar ve tavan kaplaması olarak kullanılan bir cins yaygındır Hasırlar, yapıldığı sazın incelik, kalınlık ve türüne göre Trablus hasırı, Mısır hasırı, Kaba hasır badlar alırdı Boyanmış sazlarla hasırlara desenler yapılırdı. Osmanlılarda hasırcılık, XVIIyy’dan başlayarak önemli zanaat kollarından biri durumuna geldi

İstanbul’da Hasırcılar Çarşısı adıyla çarşısı bile vardi Günümüzde hasırcılık sadece krisal kesimde belli oranda devam etmektedir.

Sazdan veya kabuk, yaprak gibi bitki kısımlarıyla örülmüş, taban döşemesi, duvar ve tavan kaplaması gibi çeşitli yerlerde kullanılan bir cins kilim

Kurutulmuş veya kurumuş bitkilerin sap, kabuk veya yapraklarından yapıldığı gibi, saz gövdelerinden yahut rafyadan örülen türleri de vardır Daha çok hasır otu adı verilen ve bataklıklarda yetişen bir sazdan örülür Hasır otu, hasır kilim örmek maksadıyla kullanıldığı gibi çeşitli şekillerde örülerek çok değişik yerlerde de kullanılabilir Genellikle alta serilmek üzere yapılan “kaba hasır” denilen bir hasır türü Anadolu’da çok yaygındır Kalın sazlardan yapılan bu hasır, kır kahvelerinde, evlerde ve camilerde yaygı olarak kullanılır

Hasır, eski Türk evlerinde çok kullanılan yaygılardandır Türklerde taş veya toprak odaların tahta zemin üzerlerine hasır serilirdi Hasırcılık 17 yüzyılda Osmanlılarda önemli sanat kollarından biri durumundaydı Yapıldıkları sazların incelik ve kalınlık durumlarına göre Trablus hasırı, Mısır hasırı, kaba hasır gibi isimler alırdı İstanbul’da ayrı bir Hasırcılar Çarşısı vardı

Ayrıca, hindistancevizi elyafından veya abak denilen bir çeşit ottan yapılan hasır, denizcilikte halat olarak kullanılır

XVII.yy’dan yapılan çanta, sofra örtüsü, zembil ve şişe koruyucuları günümüzde de kullanılmaktadır Günümüzde hasırcılıkta bitki lifleri yerine suni elyaftan istifade edilmektedir Koltuk, tabure, sandalye ve iskemlelerin oturulacak yerlerinde, sun’i elyaftan yapılan hasır örgüler kullanılmaktadır
Hasır örgüsü, boydan boya gerilmiş ipler arasından ince sazlardan yapılmış herlif, ya bir alttan, bir üstten veya iki alttan bir üstten geçirilerek tezgahlarda örülür Küçük eşyalar ve koltuk, sandalye için kullanılacak hasırlar elde örülür
Hasır, dürülerek ve yuvarlanarak kaldırıldığı için kullanılması kolaydır Halıların altında, duvar ve tavanda kullanılırken, rutubet geçirmemesi, havayı tutması, ucuz ve kolay bir dokuma şekli olması yüzünden asırlardır Türkler tarafından çok kullanılan bir yaygı türü olarak bilinmektedir

Hasırcılık pekçok yörelerde yapılmış olsa da örnek açısından aşağıda Afyon yöremizde hasırcılık verilmiştir

Göllerde yetişen “kındıra” adı verilen bir çeşit su bitkisinin işlenerek basit tezgâhlarda dokunması ile halı ve kilim altlarına serilerek kullanılır Boyra (kamış hasırı), Akşehir ve Eber Göllerinde yetişen kamışın işlenmesinden sonra tezgâhında örülerek, ahşap evlerin tavan kısımlarının üzerine atılan talâş ve toprakların içeriye sızmasını önlemek için kullanıldığı gibi, çeşitli yerlerde dekorasyon ve kamufle malzemesi olarak da kullanılmaktadır Ancak, gelişen teknolojik yenilikler, yukarıda anlattığımız hasır ve boyraya karşı olan ilginin azalmasına sebep olmuştur

Hasırın Kullanım Alanları

Hasır yapımı, Türk kültüründe önemli yer tutmaktadır. Osmanlı Döneminde XVII. yüzyılda hasır yapımı ve ticareti yaygınlık kazanmış, İstanbul’da sadece hasır ticareti için kuyumcular çarşısı gibi Hasırcılar Çarşısı kurulmuştur. Bu isim halen kullanılmaktadır.

Hasır yer örtüsü, yaygının yanında duvar süs olarak da uzun yıllar kullanılmıştır. Özellikle kök boyalarla boyanan sazlar değişik motifler çıkaracak şekilde hasıra işlenmiştir. İnce sazdan dokunmuş hasırlar genellikle duvar süsü olarak kullanılmış, Trablus hasırı veya Mısır hasırı olarak isimlendirilmiştir. Kaba sazdan dokunan hasırlar ise, evlerde, camilerde ve köy odalarında yaygı olarak kullanılmıştır.

Günümüzde, yine bataklık alanlardan, göl kenarlarından toplanan sazlar hasır yapılmakta ve süs eşyası olarak pazara sunulmaktadır. Lambalık, torba, şişe koruyucu gibi malzemelerin yanında sandalye ve taburelerin oturulacak yerlerinin yapımında da yine sazdan yararlanılmaktadır.

Ticari olarak orijinal hasır dokumacılığı kaybolmak üzeredir. Kendi ihtiyacı veya komşusu için dokuyanlar bile oldukça yaşlanmıştır. Yeni nesil hasırı kullanmadığı gibi dokumayı da bilmemektedir. Yakın gelecekte hasır dokumacılığı tarihi değerlerimiz arasında yerini alacağa benzemektedir.

Hasır dokumacılığıyla ilgili seri üretim yapan tezgâhlar kurulmuştur. Kalın naylon malzemenin kullanıldığı plastik hasırlar, piknik alanlarında kullanılmaktadır. Orijinal hasırlar gibi hem kolay kırılmamakta, uzun yıllar eskimeden kullanılabilmektedir.

ama her el sanatında olduğu gibi Hasırcılıkta zamana ve teknolojiye yenik düşerek Hasır örücülüğü de hasırcılık ta çoktan unutulmaya başlamış yavaş yavaş yok olma sürecine girmiştir…