İSTANBUL’UN KILITLERINİ AÇAN ADAM: GÜNGÖR YANIK


imageSüslemeli, sade, şifreli, basit, büyük ya da küçük kilitler, ister yüzlerce kiloluk üzümü, kayısıyı saklayan ambarlarda, isterse gelin kızların çeyiz sandıklarında takılı olsunlar, yıllar boyunca üretildikleri kültürü yansıtmışlar. Günümüzde kullanılmayan ama kültürümüze dair ipuçlarını saklayan eski kilitler ve anahtarlar artık sadece antikacılarda karşımıza çıkıyor.

Mezopotamya bölgesinde ortaya çıktığı sanılan kilitler, korunma mekanizmasının bir sonucu doğmuştur.

En eski kilit örneği olan, 4000 yıl öncesine ait “Mısır Kilidi” ahşap ve basit bir mekanizmadan oluşmaktaydı.

Kilitler o dönemde sadece güvenlik için değil aynı zamanda prestij sembolü olarak da kullanıldı. Eski Mısır’da bir evin efendisinin gücü ve zenginliği sahip olduğu anahtarların sayısı ile ölçülürdü.

Romalıların hırsızlara karşı geliştirdikleri değişik yöntemlerle kilitler büyük gelişme gösterdi. Sadece doğru anahtarla açılabilen kilitleri, parmağa takılabilecek küçüklükteki anahtarlar ve asma kilitler takip etti.

imageÇeşitli hayvan motifleri bezenen asma kilitler zamanla dünyanın çeşitli bölgelerinde kullanılmaya başladı, hatta hediye olarak kullanıldı.

Ortaçağda ise artık birer sanat eseri olarak görülen kilitler Gotik üslubun özelliklerini taşıyordu.

Osmanlı dönemi kilitleri de özellikle Ortaçağ ve sonrasını yansıtan özellikleriyle Avrupa kilitleri ile yarışır güzellikteydi.

Bugün Vezneciler’de küçük bir dükkanda tarihe tanıklık eden kilitler 60 yaşındaki Güngör YANIK’ın elinde yeniden hayat buluyor. Aslen Kahramanmaraşlı bir ailenin çocuğu olan Güngör USTA, “Açamayacağım kilit yok” diyor. “İstanbul’da tarihi harabelerden çıkartılan bir çok kilit bende. Şu an 55’e yakın bir kilit var. Kırk yıldır kilitler ile uğraş
maktayım. Ama benden sonra kilitler ile uğraşacak kimse yok” diyor.