İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği / İSTESOB

SON USTALAR DİZİ FİLMLERE ÜRÜN YAPIYORLAR

SON USTALAR

KAYBOLAN MESLEKLERİN SON USTALARI

Hayatımızı kolaylaştıran teknolojilerin aynı zamanda birçok insanın hayatını da zora soktuğunu biliyor musunuz? Onlar, teknolojik gelişmeler nedeniyle yok olmaya yüz tutan mesleklerini yaşatmaya çalışan son ustalar. Henüz çocuk yaşta öğrendikleri sanatlarını, ilerleyen yaşlarına rağmen bırakmamış; tarih yüklü insanlar. Belki de her gün önünden geçip gittiğiniz dükkânların önünde hangi ustalar var, bir kaçını size tanıtmak istedik. Bu sanat kollarının ve ustalarının yaşaması için büyük bir gayret gösteren

İstanbul Esnaf ve Sanarkarlar Odaları Birliği (İSTESOB) Başkanı Faik Yılmaz devlet desteğinin şart olduğunu söyledi. Devlet desteği sağlanırsa İSTESOB olarak organizasyonda eğitim yönünden katkı verebileceklerini belirten Yılmaz, “Bazı meslek kolları için gençleri özendirmeli ve eğitmeliyiz” dedi.

EL İŞÇİLİĞİ İLE YAZMACILIK

Yemeniler, yorgan yüzleri, bohçalar, sofra bezleri, seccadeler, yastık yüzleri, mendiller, sedir örtüleri, peşkirler, yağlıklar, gömlekler hemen hepsi yazmacıların elinden çıkan bir zenaat ürünüydü. Şimdilerde bu sanat, birkaç cefakar ustanın elinde yaşam savaşı veriyor. o ustalardan biri de Küçükayasofya’daki atölyesinde çalışan Veliye Martı. Veliye Hanım, tarihi çok eskililere dayanan bir geleneği ayakta tutmaya çalışıyor.

Kumaşa desen basma olarak açıklanabilinecek yazmacılık sanatında, Veliye Martı’yı özel kılan şey, Martı’nın bütün ürünlerinin el işçiliği sonucunda olması. Martı, ıhlamur ağacını oyarak çizdiği motifleri, kumaşın üzerine basıyor. Üstelik kullandığı boyaları da kendisi yapıyor. motiflerini seçerken, Anadolu’nun binlerce yıllık tarihini gözden geçiren Martı, Hitit’lerden Osmanlı’nın son dönemlerine kadar uzanan birçok figürü motiflerinde kullanıyor.

Makineleşmenin hemen her sektöre sirayet ettiği bir dönemde neden el işçiliği yaptığı şeklindeki soruya, Mehmet Hamdi Eyüboğlu atölyesinde bu sanata sevgi duymaya başladığını aktaran Martı,” Alanında bir marka olan Hüseyin Er benim hocamdır. Yazmacılık, ticari beklenti ile yapılacak bir iş değil. 1 günde en fazla 3 masa örtüsü yapabilirim. Bu sanatın yaşaması için devletin destek vermesi gerekir. tamamıyla kendi birikimimle ayakta durmaya çalışıyorum” ifadelerini kullandı.

En büyük hayalinin ise 120 İstanbul motifini bir araya getirmek istediğini söyleyen Martı,” Bundan sonra İstanbul motiflerini incelemek isteyenler benim gibi uğraşmak zorunda kalmayacak. oluşturacağımız bir müze bir kaynak, arşiv görevi üstlenecek” dedi.

Türk yazmacılık sanatının 16. 17. yüzyıla kadar uzandığını söyleyen Martı, daha önce Anadolu’da Kadının İzi ve  Kıbrıs sandıkları motiflerinden oluşan bir sergiye imza attı. Martı, Anadolu’da Kadının İzi sergisinde, Anadolu medeniyetlerinde karşımıza çıkan kadın figürlerini motiflerine işledi.

Martı, açtığı sergilerin özellikle gençler üzerinde olumlu izler bıraktığını ve bu sanata ilgi duymaya başladıklarını ifade etti. Martı, birçok öğrenci yetiştirdiğini aktarırken, yeni projelerin bu sanata yeni gençler kazandıracağını dile getirdi.

 

TOMBAKÇI

Tombak Ustası Ufuk Erol, Osmanlı döneminde kullanılan eşyaların birebir replikasını yaparak meraklısı gözünde tarihi tekrar canlandırıyor. Ufuk Erol, Kapalıçarşı’daki küçük atölyesinde kaybolan bir mesleği ayakta tutmaya çalışıyor. Mesleğin son temsilcisi olan Ufuk Erol, yüzde 100 el yapımı eserleriyle; miğfer, cezve, kahve değirmeni, ayna, vazo, kalkan, şamdan, Şerbetlik, ibrik, Kahve fincanı, taht, mücevher kutuları gibi daha birçok tarihi eşyayı tombaklama adı verilen sanatla meydana getiriyor. Tombaklama, bakır ve bakır alaşımı, pirinç gibi maddelerle 24 ayar altın karıştırılarak yapılan işleme deniliyor. Müzelerde sergilenen tarihi eşyaları, kitapları incelediğini ifade eden Erol, burada gördüğü eşyaların birebir kopyasını yapıyor.

 

GOMALAK USTASI 

80 yaşındaki Ergun Karahançer Usta, 20 yaşından bu yana mobilyalara itina ile gomalak cila çekiyor. Gomalak, Hindistan’da yetişen akasya cinsi bir ağacın kabuklarına yapışıp beslenen lak böceğinin salgısından yapılan bir cila. Böylelikle, hiç çıkmayan, sürekli parlak ve kaliteli bir cilalama yapılıyor.

Karahançer “Yapılması emek, zahmet ve sabır isteyen gomalak cila mobilya sektörünün vazgeçilmeziydi bizim gençliğimizde. Şimdi mobilyadan anlayan ve geçmişi birebir korumak isteyenler talep ediyor ellerindeki antikalar için. Gomalak doğal bir malzeme olup Hindistan’da yetişen lak böceğinin gerisinde bıraktığı salgıdır. Alkolle ve ispirto ile çözülür, mavi ispirto iyi sonuç verir. Vernik gibi yoğun bir kokusu yoktur” dedi.

NAHT USTASI

Suat Yazıcı da tahtaya hayat veren ustalardan biri. 63 yaşındaki Yazıcı, ahşap ve metal levhaları oyarak yapılan süsleme sanatını günümüzde de devam ettiren son ustalardan. 50 yıldan bu yana mesleğini devam ettiren Yazıcı, özellikle günümüzdeki restorasyon çalışmalarından oldukça dertli. Restorasyonların aslına sadık kalınarak yapılmadığını ve artık bu konudaki ustaların da günümüzde nerdeyse bir elin beş parmağı kadar az olduğunu söylüyor.

Camii ve türbelerin mihrabı ile minberleri, cami ve medreselerde kullanılan rahleler, kral tahtları, mezar taşları, kapı, pencere, dolap kapakları, iskemleler, mücevher kutuları, ahşap beşikler, sofra altlıkları, oyma bezemeleri, çeşmeler, sandıklar naht ustalarının şaheserleri olmuştur.

ŞAPKA USTASI

Eminönü’nde tarihi Sümbüllü Han’da yarım asrı dolduran İsmail Demirbaş, el işçiliği ile kasket ve şapka yapıyor. 1954’te çırak olarak başladığı mesleğinde en zor zamanları geçirdiğini belirten Demirbaş, her şeye rağmen mesleğine sımsıkı tutunmaya devam ediyor. Demirbaş sekiz köşeli, tepeden düğmeli ve beş köşeli şapka modellerini Anadolu’ya götüren son ustalar arasında yer alıyor.

Demirbaş,” Bir gayrimüslimin yanında mesleğe başladım. Haftalığım çok düşüktü ama iyi bir ustanın yanında çalışıyordum ve mesleği en iyi ondan öğreneceğimi biliyordum. O yüzden tamah ettim, ustama hürmet gösterdim; o da bana bütün bildiklerini öğretti. Bugün gençler çok sabırsız. Öğrenmekten çok, bir an önce zengin olma peşindeler” görüşünü paylaştı.

 

ANTİKA FOTOĞRAF TAMİRCİSİ

87 yaşındaki Kemal Demirtaş, 68 yıldır fotoğraf tamirciliği yapıyor. Fotoğrafçılık sektörünün büyük oranda dijitale geçmesiyle işleri durma noktasına gelen Demirtaş, her şeye rağmen dükkanın başında duruyor.

Demirtaş’ın Sirckeci Hacı Yakup Han’daki dükkanı, adeta bir fotoğraf makinesi müzesi halini almış durumda. Bazı günler 1 bazı günler hiç kimsenin uğramadığı dükkanın her sabah aynı heyecanla açtığını ifade eden Demirtaş,” Benim bütün hayatım fotoğraf. Yaşadığım müddetçe işimi devam edeceğim” diyor.

1950 sonrası Türkiye’de satılan hemen her fotoğraf makinesinin görüleceği dükkanda, körüklü, polaroid, analog birçok nostaljik makine bulunuyor. Dijital teknolojinin yaygınlaşmasıyla, fotoğraf tamirciliğinin bittiğini söyleyen Demirtaş, ömrü yettiğince işinin başında durmakta kararlı

 

KAHVE YEMEN’DEN, DEĞİRMEN HİKMET USTADAN

Hikmet Sözen, 13 yaşından bu yana torna tezgahının başında kahve değirmeni yapıyor. Asırlık bir mekanda beş kuşaktan beri aynı işi devam ettiriyor.

Eminönü’ndeki tarihî Sözen Değirmencisi beş kuşaktır sürdürüyor varlığını. Babadan oğula devir daim etse de burada değişmeyen tek şey kahve değirmenin kendisi.

Hikmet SÖZEN, “6 yaşında Kastamonu’dan İstanbul’a geldik. Büyük dedem Ismail Usta bu mesleğin piriydi. Ismail dedemden  sonra mesleği Yakup ve onun babası Ismail devr almış. Eskiden bu dükkanda kocaman bir körük vardı. Demiri ocakta ısıtıp kaba kısmını da örste döverdik.  Şimdi ise değirmeni torna tezgahında yapıyorum” diyor.

 

Baba oğul şimdi birlikte aynı tezgahda günde en fazla 10 tane kahve değirmeni yapabiliyorlar. Her çeşit değirmeni dükkanda bulmak mümkün.
Tarihî dükkânda kahve ve karabiber değirmenleri çoğunlukta. Son dönemde şifalı bitkilere artan ilgi nedeni ile keten tohumundan çörekotu ve üzüm çekirdeğine kadar yağlı ve sert tohumlara özel değirmenler de üretmeye başlamışlar. Eski değirmenler de itina ile tamir ediliyor.

 

KORUMAYA ALINMALI: İSTESOB Başkanı Faik Yılmaz “Bundan sonra bazı mesleklerin devamı için yeni ustalar yetiştirilmeli.Biz bu konuda odalar birliği olarak bir gayret içindeyiz. Ancak devlet desteği de gerekli” dedi.

 

 

 

Exit mobile version